Karanlıkta kalan suikast girişimi
Polis 1927 yılında Beyoğlu Tokatlıyan Oteli'nin önünde Atatürk'e suikast hazırlığındaki üç Ermeni'yi öldürdü. Ata kendisine yönelik bu suikast girişimini 'huzur bozulmasın' diyerek sakladı
Önay YILMAZ
ULU Önder Atatürk'e bugüne kadar birçok suikast hazırlığı yapılmış. Yapılan tüm suikast girişimi tarihte yerini almış, ancak biri var ki, şimdiye kadar ayrıntılarıyla gün ışığına çıkmamıştı.
Bu suikast hazırlığı 1927'de Atatürk'ün İstanbul'a gelişi sırasında yaşandı. 1919'dan sonra İstanbul'a ilk kez gelen Atatürk'ün, Beyoğlu'ndaki Tokatlıyan Oteli'ni ziyaret edeceğini haber alan Mercan Altunyan yönetimindeki komünist bir Ermeni çetesinin hazırlığı, İstanbul polisi tarafından son anda farkedilir. Çıkan çatışmada Ata'nın otele gireceği sırada bomba atmayı planlayan üç çete elemanı öldürülür.
Bu son derece ilginç olay, İstanbul'un restorasyonları ve etüdleri ile tanınmış siması Turing Genel Müdürü Çelik Gülersoy tarafından ilgisiz bir konuda inceleme yaparken ortaya çıkmış. "Beyoğlu'nun yitip gitmiş üç oteli" başlığı altında Türkiye'nin 19. yüzyıldaki ilk otellerini yazmak için Gülersoy, yıllar boyu rastlayabildiği bütün kaynakları birer birer tararken, ABD'nin yeni Türk Cumhuriyeti'ne yolladığı Büyükelçisi olan Joseph C. Grew'un "Turbulent Era" (Çalkantılı Dönem) adı ile yayınlanmış anılarında, bu inanılamayacak kayda rastlamış: Atatürk'e Beyoğlu'nda suikast hazırlığı!
Cumhuriyetin kurucusuna, başta ünlü İzmir suikast hazırlığı olmak üzere, birkaç ölüm tuzağı kurulduğu tarihlerde yazılıdır. Ama Beyoğlu'ndaki olay bilinmemekteydi. Hiçbir kitapta ve devrin gazetelerinde de geçmeyen olaya ait olarak Gülersoy, şu ilginç bilgileri veriyor:
"Büyükelçi Grew, boş laf etmeyecek ve özellikle böylesine önemli bir konuda asılsız haber üretmeyecek kadar ciddi bir kaynak olsa gerektir. Anılarının bir yerinde şunları anlatıyor: `Büyük Atatürk, zaferden epeyce sonra 1927'de İstanbul'a ilk gelişinde Dolmabahçe Sarayı'na inmiş ve büyük salondaki ünlü konuşmasında, Saray'ın artık bir `millet malı' olduğunu ilan ederek, kendisinin burada `milletin bir konuğu' olarak kalacağını vurgulamıştır. 1919'dan sonra ilk kez geldiği İstanbul'da eski anılarını tazelemek isteyen büyük adam, bazı ziyaretler yapar. Bunlardan biri, devrin ünlü oteli Tokatlıyan'dır.' Büyükelçi, otel ile Çiçek Pasajı binası arasında `Halen Vakıflar Bankası'nca yeni bir yapı olarak kullanılan' dar cepheli binayı, komünist bir Ermeni çetesinin `adını da veriyor: Altunyan' kiralayarak, silah ve adamla doldurduğunu ve Ata otele girerken yukardan bomba atma hazırlığına girdiğini, ancak `Sovyet hükümeti destekli' bu girişimde, İstanbul polisinin, hazırlığı son anda meydana çıkardığını ve baskınla, bir çatışma sonunda, üç teröristin öldürülüp diğerlerinin tutuklanmasıyla, olayı bastırdığını yazıyor. Böyle bir bilgi, çok şaşırtıcı. Çünkü hiçbir kitaba geçmemiştir. O yüzden, önce kuşku duydum. Sovyetlerle iyi ilişkiler döneminde böyle bir şey, bana önce inandırıcı gelmedi, doğrusu. Ancak incelemelerimi sürdürünce, olay tam kanıtlanmadı ama, ben birkaç ipucu da buldum. Önce Atatürk'ün otele 11 Eylül'de gittiği kesin. Prof. Utkan Kocatürk'ün değerli ve hacimli Kronolojisi, Ata'mızın otomobille Abide - i Hürriyet'e gidip şehitleri ziyaret ettiğini, sonra Şişli'de tramvaya binip `halk içersinde' Taksim'e geldiğini, oradan otele yürüdüğünü kaydediyor. 470. sayfada."
Atatürk polisleri kutlar
Gülersoy araştırmalarını ve bulduğu izleri sürdürür. Ve ilginç bilgilere ulaşır. Gülersoy şöyle devam ediyor:
"Ata'nın günlük temaslarını kaydeden bir kaynak (N.A. Banoğlu: Atatürk'ün İstanbul'daki Hayatı. İst. 1973, S.164) 19 Eylül'de Ata'nın İçişleri Bakanı eliyle İstanbul polisini kutladığını kaydetmekte. Emniyet Müdürlüğü avlusunda bütün müdürlere ve memurlara okunan bu takdirnamenin gerekçesi olarak, Mercan Altunyan'ın idaresindeki bir çetenin Tiyatro Sokağı'ndaki Zürefa Apartmanı'nın 1. katındaki Yıldız Kumarhanesi'ni soyma hazırlığının bastırılması gösteriliyor. Bu, bana iyice tuhaf bir bilgi olarak gözükmekte. Birincisi, yan sokaktaki basit bir yeri soymak için, ana caddede bina kiralanmaz! İkincisi, kumarhaneyi soyacak bir şebeke, silah depo etmez, sonra, polise ateş açmaz ve de polis de böyle bir baskında üç kişiyi birden öldürmez. Neresinden tutsan, haber inandırıcı değil. Herşey önemli bir olayın, iç ve dış politika sebepleri ile örtüldüğünü gösteriyor bence. Nitekim Atatürk, takdirnamesinde çeteyi, `önemli bir grup' olarak nitelendirmiş. Kumarhane basacak çete, Devlet Başkanı'nı ilgilendirir mi? Bu durumda, ABD Büyükelçisi'ni ciddi bir kaynak olarak kabul etmek durumundayız. Tarihçi Banoğlu'nun, günlük basından aktardığı bilginin, devletin gizli arşivleriyle karşılaştırılması da gerekir."
Huzurun bozulmasını istemedi
Çelik Gülersoy, eldeki bilgilere dayanarak olaya şöyle bir yorum getiriyor:
"Ama biz bu aşamada, eldeki bilgilerle, olayın yorumunu yaparsak, şu sonuçlara varabiliriz sanıyorum: Sovyetlerle genelde ilişkiler iyidir ama, para ve silah yardımı ile destekledikleri İstiklal Savaşı'nın sonunda, Türkiye'nin sosyalizme geçmemiş olmasını, affedememiş de olabilirler. Nitekim daha savaş olanca ateşi ile sürerken, 1922'de Moskova'daki Askeri Ataşeliği'mizin gece basılıp aranması olayı da var. O kadar ki, Büyükelçimiz Ali Fuat Paşa, protesto için Türkiye'ye geri dönmüştür. Hiç unutmamamız gereken bir gerçek de şudur. Ülkeler arasında dostluk yoktur, çıkar dengeleri vardır. O yüzden Rusya, pekala 1927'de bu suikastı el altından desteklemiş de olabilir, diye düşünebiliriz. Resmen hükümet değilse bile, bir başka odak, bunu planlamış olabilir. Unutmayalım ki, 1927'de henüz tam otoriter bir idare kurulamamıştır. Ya da Türkiye içinde bir odak, bu işe girişmiş de olabilir. İkincisi Atatürk'ün, olayı kapattığı anlaşılıyor. Bunun da bence iki sebebi olsa gerektir. Önce komşu ülke ile bir krizi, dünya ve bölge politikası açılarından, istememiştir. Böyle bir taktik, onun büyüklüğüne ve derin düşüncesine yeni bir kanıttır. İkincisi de ülke içinde yeni bir huzursuzluğu önlemek istemiştir. Çünkü Cihan Savaşı içinde olup bitenlerin üstünden daha 10 - 12 yıl geçmişken, eski yaraların kanatılmasında, sakınca görmüştür. O, Türkiye mozayiğini `ulus' kavramı ve yurt sevgisi içinde bütünlemek, toplamak isteyen, liderdi. Kurmaya çalıştığı yepyeni, onurlu ve idealist bir ülkede, ufak bir hain grubunun, iç huzuru bozmasında hiçbir yarar görmemiştir. Bu da onun, engin bir vatan ve insan sevgisinin, yeni bir kanıtı. Hayatına yönelik hain bir girişimi, dünyada her politikacı, kendi çıkarı için kullanır ve aleme ilan eder. Atatürk, politikacı değil, devlet adamı idi. Yüreği insan ve yurt sevgisi dolu, Cumhuriyetin ilk vatandaşı. Onun, çok küçük bir çetenin hainliği vesilesiyle, Türkiye'nin Ermeni kökenli vatandaşlarını da boş yere üzmek istemeyişinde ne kadar haklı olduğunu, 1938 yılının 19 Kasım sabahı kanıtladı. Eşsiz adamın cenazesi Dolmabahçe Sarayı'ndan çıktığı anda, biz ailecek, az ötede tramvay yolu üstündeki tahta bir evin penceresinde gözyaşları dökerken, tam karşımızda yol üstünde bekleşen gruplar, Musevi, Rum ve Ermeni okulları öğrencileri ve öğretmenleri idi. Onlar da ağlamaktaydılar. Hem de yürekten."
Atatürk'e yapılan suikastlar
Bugüne kadar resmi kayıtlara ve belgelere geçmiş Atatürk'e yapılan suikastlar şunlar:
* Aralık 1919: Ankara'da başlarında Todori olan Pontusçuların hazırlığı. Todori'nin `Paşa'yı öldürmeye geldik' sözleri üzerine İstasyon Emniyet Amiri Nuri Bey, dayanamaz yumruğunu indirir. Ve Todori ölür.
* Mayıs 1921: Hintli İngiliz casusu Mustafa Sagir'in hazırlıkları ve idamı
* Mayıs 1925: Yunanistan'da bir Ermeni Komitası'nın hazırlığı ve Ankara'da Manokyan'ın idamı
* Haziran 1926: Ziya Hurşit ve suç ortaklarının İzmir'deki hazırlıkları. Ağustos ayında idamları.
* Ağustos 1927: Sisam'dan gelen Hacı Sami'nin çatışmada ölü olarak ele geçirilmesi.
* Ekim 1935: Çerkes Ethem'in organizasyonu olduğu sanılan 5 kişi Suriye hududundan girerken yakalanmış.
* Kayıkçılar Kahyası Ai Osman'ın, birkaç adamı ile birlikte Gazi'ye suikast tertip edeceği ihbarı üzerine bu kişiler yakalanarak İstiklal Mahkemesi'ne çıkarılırlar.
Büyükelçi'nin kitabındaki suikastla ilgili bölüm
" 26 Eylül 1927, Pazartesi
Kurye zamanında gelirse 28 Eylül Çarşamba günü posta torbasıyla çıkacak olan bu defaki günlüğü kapatmadan önce, resmiyete intikal etmiş üç önemli vakayı zikrediyorum.
1 - Gelmemizden birkaç gün önce, Büyük Pera Caddesi'ndeki Tokatlıyan Oteli'nin hemen bitişiğinde bir oda kiralayan ve bunu, aşikar olarak oteli ziyaretlerinden birinde Gazi'ye suikast düzenlemek amacıyla, bomba ve diğer silahlarla dolduran bir komünist çetesi yakalandı. Polis baskın yaptı ve karşılaştıkları yaylım ateşte üç tanesi öldü. Çetenin hayatta kalan elemanları tutuklandı ve diğerleri hakkında halen yoğun araştırmakta yapılmakta. Üçüncü Enternasyonel'le bağlantılarını kanıtlayan belgeler ele geçirilmiş olması nedeniyle, görünüşe göre Rusya tarafından finanse edilmiş Ermeniler'di. New York'taki Ermeni cemiyetleriyle de herhangi bir bağlantıları olabilir mi diye düşündüm. Altunyan çetesi olarak tanınıyorlar. Gazeteler tabii ki, amellerinin asıl mahiyetini örtbas ettiler ve maksatlarının büyük hasılat yaptığı tasavvur edilen Yıldız Köşkü kumarhanesini soymak olduğunu ifade ettiler."